5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 13. Maddesi iş kazası, sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle, bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasının a bendi kapsamında emziren kadın sigortalının iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, sigortalının işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hale getiren olaylardır. 5510 sayılı Kanun bir işveren otoritesi altında çalışan kişilerin yanı sıra bağımsız çalışanları da kapsamına aldığından işin yürütülmesi nedeniyle maruz kalınan kaza iş kazası olarak kabul edilmektedir.
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 3. maddesinin g bendinde ise iş kazası, işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hale getiren olaylardır.
İş Kazasının Bildirimi ve Soruşturulması
İş kazasının gerçekleşmesi durumunda sigortalıyı çalıştıran işverenin veyahut bağımsız olarak çalışan kişinin kendisinin kazayı Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirme yükümlülüğü bulunmaktadır. 5510 sayılı Kanun’un 13. Maddesinin 2. Fıkrasında, işverenin iş kazasını o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma da en geç üç işgünü içerisinde bildirmesi gerektiği düzenlenmiştir. Maddede belirtilen süre, iş kazasının işyeri dışında ve işverenin hakimiyeti dışındaki yerlerde gerçekleşmesi durumunda, iş kazasının öğrenildiği tarihten itibaren başlar. Öte yandan 5510 sayılı Kanun’un 4. maddesinin b bendi kapsamında sigortalı olarak bağımsız çalışanlar, rahatsızlığının bildirim yapmaya engel olmadığı günden itibaren üç iş günü içinde ve herhalde bir ayı geçmemek koşuluyla maruz kaldıkları iş kazasını Kuruma bildirmekle yükümlüdür.
İş kazasının 13. maddede belirtilen süreler içerisinde Kuruma bildirilmemesi halinde, bildirim tarihine kadar sigortalıya yapılmış olan geçici iş göremezlik ödeneği işverenden tahsil edilir. Bağımsız çalışanlar açısında ise iş göremezlik ödeneği Kuruma bildirim yapıldığı tarihten itibaren ödenmeye başlar. Dolayısıyla Kuruma süresi içerisinde bildirim yapmayan bağımsız çalışanlar, Kuruma bildirimde bulunmakta geciktiği süreler bakımından geçici iş göremezlik ödeneğinden mahrum kalırlar.
İş Kazası Sonucunda Açılabilecek Davalar
İş kazasının gerçekleşmesi neticesinde açılacak davalar beş başlık altında incelenebilir:
- İş Kazasının Tespiti Davası
Kazanın gerçekleşmesi durumunda kuruma bildirilen olayın iş kazası olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği, Kurumun yetkili memurları veya iş müfettişleri tarafından soruşturulabilir. Ancak Kanun’un 13. maddesinde Kurumun mutlaka soruşturma yapmak zorunda olduğuna dair bir ibare bulunmamaktadır. Ancak bu tarz bir soruşturma yapılarak bildirilen olayın iş kazası olmadığı sonucuna ulaşılırsa SGK ile birlikte işverenin hasım olarak gösterilmesi suretiyle “İş Kazasının Tespiti Davası” açılabilir.
- Sosyal Güvenlik Kurumu Tarafından Açılabilecek Rücu Davaları:
İş kazasının gerçekleşmesi durumuna Kurum tarafından kazaya maruz kalan işçiye geçici iş göremezlik ödemesi ve sürekli iş göremezlik geliri bağlanabilir; kaza sonucu ölüm meydana gelmesi halinde cenaze gelirlerinin ödenmesi, eş ve çocuklara ölüm geliri bağlanması, gelir bağlanmış olan kız çocuklarına evlenmeleri halinde evlenme ödeneği verilmesi ve sigortalının anne ve babasına ölüm geliri bağlanması gibi parasal yardımlar yapılması söz konusu olabilir.
5510 sayılı Kanun’un 21. maddesi gereğince iş kazası, işverenin kastından veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketinin sonucu olarak gerçekleşmişse, bu durumda işverenin sorumluluğu söz konusu olacaktır. Böyle bir durumda Kurum açısından dava yolu ile işverene rücu etme imkanı doğacaktır. Bu tarz bir davada işverenin kusuru olduğuna karar verilirse Kurum tarafından işçiye veya hak sahiplerine sağlanan gelirler, bağlanan aylıklar ve yapılan ödemeler, kusurları oranında işverene ve işveren ile birlikte müteselsilen sorumlu olan üçüncü kişilere rücu edilir.
- Maddi Tazminat Davası:
İş kazasına maruz kalan işçi, bedeni ve/veya ruhi zarar görmesi halinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun hükümlerine göre zararının tazmini talep edebilir. İş kazasında işverenin hukuki sorumluluğunun kusur sorumluluğu mu yoksa kusursuz sorumluluk mu olduğu hususuna öğretide ve Yargıtay kararlarında görüş birliği bulunmamaktadır. Ayrıca kaza neticesinde işverenin sorumluluğuna gidilebilmesi için işverenin kusurlu davranışı ile ortaya çıkan zarar arasındaki illiyet bağının; mücbir sebep, zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusuru gibi nedenlerle kesilmemesi gerekmektedir. Bu nedenle her bir somut olayın kendi şartları içerisinde değerlendirilmesi ve durumlarla ilgili genelleme yapmaktan kaçınılması icap etmektedir.
İş kazası sonucunda işçinin bedensel zarar görmesi durumunda, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 54. maddesi gereğince talep edebileceği zarar kalemleri şunladır:
- Tedavi giderleri
- Kazanç kaybı
- Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar
- Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar
İş kazası neticesinde Sosyal Güvenlik Kurumu müfettişleri tarafından hazırlanan tutanaklar ve belgeler, işçi tarafından işveren aleyhine açılacak maddi tazminat davaları açısından önem arz etmektedir. Özellikle kusur oranlarının belirlenmesi ve işçinin iş gücü kaybı halinde iş göremezlik oranının belirlenmesinde hazırlanan rapor ve belgeler ispat açısından önemli işleve sahiptir. Ancak belirtmek gerekir ki Kurum iş göremezlik oranı %10 ve üstü olan durumlarda inceleme yapmaktadır. Bu nedenle iş göremezlik oranının %10’dan daha az olduğu durumlarda kusurun ispatı için diğer delillere başvurulması gerekecektir.
- Destekten Yoksun Kalma Tazminatı:
Destekten yoksun kalma tazminatı iş kazası sonucunda işçinin ölümü halinde, hak sahipleri tarafından talep edilebilen bir tazminat türüdür. Hak sahipleri tarafından talep edilebilecek zarar kalemleri 6098 sayılı Kanuna göre şunlardır:
- Cenaze giderleri
- Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar
- Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu nedenle uğradığı kayıplar
Destek yoksun kalma talebi ile dava açılabilmesi için iş kazası veya meslek hastalığı neticesinde bir ölüm meydana gelmiş olmalı ve ölen kişinin yakınlarının bu şahsın desteğinden mahrum kalacak olmaları gerekmektedir. Bu talep ile dava açabilecek kişiler ölenin eşi, çocukları, anne ve babası ile bakmakla yükümlü olduğu ve ölenin desteğinden mahrum kaldığı için maddi zarara uğrayacak kişilerdir.
- Manevi Tazminat Davası:
Manevi tazminat ile ilgili genel düzenleme 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesinde yer almaktadır. Madde hükmüne göre bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayı özelliklerine göre, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verilebilir. Maddenin devamında ağır bedensel zarar veya ölüm hallerinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarının da manevi tazminat talebinde bulunabilecekleri belirtilmiştir. Uygulamada iş göremezlik oranının %50 ve daha fazla olduğu durumlarda ağır zararın gerçekleştiği kabul edilmektedir. Dolayısıyla oranın %50’den daha az durumlarda zarar görenin yakınları değil yalnızca kendisi manevi tazminat talebinde bulunabilir.
Ozan Akın
İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Uzmanı
İşHukukuDavaları.com sitesinde yayınlandığımız makaleler ile güncel durumları yorumlayarak okuyucularımızı bilgilendirmeyi amaçlamaktayız. Ancak her bir hukuki durumun yorumlanması somut olayın şartlarının değerlendirilmesini gerektirmektedir.
Daha ayrıntılı bilgi ve hukuki destek almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
(YASAL UYARI: Bu makale, www.ishukukudavalari.com sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Köşe yazısının tamamı, kaynak gösterilse dahi, özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak aktif link verilerek alıntılanan köşe yazısının bir bölümü kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden yazının kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)