Anayasa Mahkemesi, 24.03.2021 tarihli ve 31433 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 25.02.2021 tarihli ve 2018/35900 başvuru numaralı kararında, işe iade talebiyle açılan davada gerekçeli kararın geç yazılmasının makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiğini hüküm altına alarak Türk iş yargısının işleyişine önemli ölçüde etki edecek bir içtihat yayınlamıştır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun “Feshin Geçerli Sebebe Dayandırılması” kenar başlıklı 18. maddesine göre otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az 6 aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır. Madde metninin devamında yer altı işlerinde çalışan işçiler için 6 aylık kıdem şartının aranmayacağı hüküm altına alınmıştır. Buna göre iş sözleşmesi işveren tarafından feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmemesi veya gösterilen sebebin geçerli olmaması durumunda İş Mahkemesi’nde işe iade talebiyle dava açabilir. Ancak 4857 sayılı Kanunun 20. maddesine göre İş Mahkemesi’nde dava açılmadan önce, fesih bildiriminin tebliğinden itibaren bir ay içerisinde arabulucuya başvurulması zorunlu bir dava şartı olarak düzenlenmiştir. Arabulucuya başvurmadan dava açılması durumunda davanın usulden reddedileceği aynı maddede hüküm altına alınmıştır. Arabuluculuk görüşmeleri sonunda tarafların anlaşmaya varamamaları durumunda, son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde iş mahkemesinde dava açılması gerekmektedir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 19. ve 20. maddelerine göre iş sözleşmesinin feshi bildirimi işveren tarafından yazılı olarak yapılmalı ve bildirimde fesih sebebi açık ve kesin bir şekilde belirtilmelidir. İşçinin davranışları veya verimi ile ilgili nedenlerle belirsiz süreli iş sözleşmesinin feshedilmesi durumunda işçiden hakkındaki iddialara ilişkin savunmasının alınması zorunludur. Ancak, işverenin 4857 sayılı Kanunun “Ahlak ve İyi Niyet Kurallarına Uymayan Haller ve Benzerleri” başlık m.25/2 hükmüne göre gerçekleştirilen fesihlerde bu zorunluluk bulunmamaktadır. Feshin haklı veya geçerli bir sebebe dayandığının ispat yükü işveren üzerindedir. Feshin başka bir nedene dayandığını iddia etmesi durumunda işçi bu iddiasını ispatla yükümlü olacaktır.
4857 sayılı Kanun’un “Fesih Bildirimine İtiraz ve Usulü” kenar başlıklı 20. maddesinin üçüncü fıkrasının 12.10.2017 tarihli ve 7036 sayılı Kanun’un 11. maddesi ile değiştirilmeden önceki hali şu düzenlemeyi içermekteydi: “Dava seri muhakeme usulüne göre iki ay içinde sonuçlandırılır. Mahkemece verilen kararın temyizi halinde, Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir.” Söz konusu değişiklik sonrası 4857 sayılı Kanun m.20/3 hükmü şu şekilde düzenlenmiştir: “Dava ivedilikle sonuçlandırılır. Mahkemece verilen karar hakkında istinaf yoluna başvurulması halinde, Bölge Adliye Mahkemesi ivedilikle ve kesin olarak karar verir.” Böylece işe iade davalarının yasa gereği ivedi hukuki işler arasında yer aldığı ve işe iade talepli davaların ivedilikle sonuçlandırılacağı hüküm altına alınmıştır. İvedilikle sonuçlandırılması zorunlu olan işe iade davalarının azami sekiz ay içerisinde karara bağlanması beklenilmesine rağmen uygulamada işe iade talepli davalar yıllarca sürmekte ve dava ile ilgili gerekçeli kararın yayınlanması uzun süreler alabilmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi 2018/35900 sayılı kararı ile işe iade davaları bakımından oldukça önemli bir içtihat yayımlanmış bulunmaktadır.
2018/35900 sayılı kararında Anayasa Mahkemesi, başvurucunun “İşe iade talebi ile açılan davada gerekçeli kararın geç yazılması (yaklaşık 16 ay) sebebiyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği” ile ilgili iddiasını kabul ederek Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında yer alan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine hükmetmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hüküm, Hükmün Verilmesi ve Tefhimi” kenar başlıklı 294. Maddesinin dördüncü bendinde gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içerisinde yazılması gerektiği belirtilmektedir. Ancak ihlale konu olan ilk derece mahkemesi yargılamasında kararın tefhiminden gerekçeli kararın yazılmasına kadar 1 yıl 3 ay 29 gün süre geçtiği tespit edilmiştir. Anayasa Mahkemesi bu sürenin makul olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı ve bu durumun usul hukuku ekonomisi açısından da kabul edilemez olduğu gerekçeleri ile başvurucunun hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır.
Anayasa Mahkemesi’nin 2018/35900 sayılı kararı ile işe iade davalarının ivedilikle sonuçlanması ve gerekçeli kararın makul sürede açıklanması gerektiğini konusunda oldukça önemli bir içtihat yayımlamıştır. Şüphesiz, söz konusu kararın Türk iş yargısının işleyişinde, özellikle ilk derece mahkemelerin dava süreçlerinde önemli bir etkisi olacaktır.
Ozan Akın
İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Uzmanı
İşHukukuDavaları.com sitesinde yayınlandığımız makaleler ile güncel durumları yorumlayarak okuyucularımızı bilgilendirmeyi amaçlamaktayız. Ancak her bir hukuki durumun yorumlanması somut olayın şartlarının değerlendirilmesini gerektirmektedir.
Daha ayrıntılı bilgi ve hukuki destek almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
(YASAL UYARI: Bu makale, www.ishukukudavalari.com sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Köşe yazısının tamamı, kaynak gösterilse dahi, özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak aktif link verilerek alıntılanan köşe yazısının bir bölümü kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden yazının kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
merhaba,
benim sorum avukatlık ücreti ile alakalı. eğer avukatım benden yasal sınırın üstünde para almaya çalışıyorsa kendisine dava açacağım.
ben işçilik alacaklarımla ilgili dava açmadan önce avukatıma 20.000 tl verdim. avukatım davayı kazanayım kazanmayayım bu parayı peşin isterim dedi ve ben de verdim, bunun için herhangi bir sözleşme imzalamadık, ayrıca parayı aldığına dair makbuz da doldurmadı.
Bundan ayrı olarak ise davayı kazanırsak alınacak ücretten yüzde 25 avukatlık ücreti alacağına dair sözleşme imzaladık. şimdi incelediğimde avukatlık ücretinin yüzde 10 ile 25 arasında alınabileceğini öğrendim.
hem baştan verdiğim 20.000 hem de dava sonunda yüzde 25 verirsem aldığı para yüzde 40 a geliyor.
dava sonuçlandı ama henüz karşı taraftan tazminatımızı almadık.
bu durumda ben baştan verdiğim 20.000 tl yi yüzde 25 ten mahsup edip kalanı mı ödeyeceğim yoksa ikisi ayrı mı sayılır?
Sayın Atakan Şimşek,
Avukatlık kanununda, avukatlık ücretinin %25’i geçmemek üzere taraflar arasında kararlaştırılabileceği şeklinde belirtilmiş ve bu oranın üzerinde ücret alınması yasaklanmıştır. Avukatınızla aranızdaki anlaşmayı ve dava değerini bilemediğimiz için daha detaylı yorum yapamıyoruz.
Probleminizle ilgili çözüm yollarını değerlendirmek ve size gerekli desteği verebilmek adına 0212 347 40 07 telefon numarası ile bizimle irtibata geçmenizi ve randevu almanızı rica eder, iyi günler dileriz.
http://www.ishukukudavalari.com
İş mah. davası sonuçlandı 6 yıl sürdü anayasa mah. makul sürede yargılanma tazminatı alabilirmiyim başvuruyu nasıl yapmalıyım. m.akgull@hotmail.com mail yoluyla yardımcı olabilirseniz çok sevinirim. teşekkürler.
Sayın Mustafa Akgül,
Makul yargılama süresi aşılmış gözüküyor.
Probleminizle ilgili çözüm yollarını değerlendirmek ve size gerekli desteği verebilmek adına 0212 347 40 07 telefon numarası ile bizimle irtibata geçmenizi ve randevu almanızı rica eder, iyi günler dileriz.
http://www.ishukukudavalari.com